Horoz düşmeden
Namlunun karşısındayken insan,
Ses tellerine kırağı çalar,
Elleri bir sonbahar yaprağı sanki , rengi bir ahenk ve sarsılıp düşer iki yana,
Failinin robot resmiyle meşgul o gözler,
Parmak ucuyla şimdi dokunulmuş durgun bir su birikintisidir artık.
Kalbinin sesini kulaklarında duyar stetoskop olmadan,
Yalınayak, ayakkabıları elinde, parmak ucuna basarak yürür gibi gizli,
Oysa bir çıt sesi, apansız bir bakış, kınından kurtulmuş bir kılıçtır.
Yani şimdi,
Benim yerimde hangi insan olsa bunu yapardı bilmem ama,
Ben kimin yerinde olursam olayım aynı şeyi yapardım.
Öylece, elimde bir beyaz bayrak sallar gibi teslimim,
Parmak izi bırakılmadan dokunulan bir tetik gibi duruyor dudakların,
Hele bir kımıldasa,
Kanat çırpmaktan yorgun kirpiklerim,
Her yanı çizilmiş bir gözlük camına çevirir gözbebeklerimi.
Biliyorum,
Eninde sonunda patlayacak,
Bir namlu gibi duran gözlerin.
Hakan Susuz
Eylül 2010, İzmir